-
1 gelmek
gelmek <- ir> (-den -e) kommen a fig (von D, aus D zu D, nach D, in A); ÖKON Briefe einlaufen; Waren eingehen; 50 kg usw wiegen; Karte spielen;çok gelmek überflüssig sein;(-de) birinci gelmek erste(r) werden (in D); (-e) zur Hauptsache kommen, übergehen; etwas (A) aushalten können;-in omuzuna gelmek jemandem bis an die Schulter reichen;-e iyi gelmek jemandem gut tun, bekommen, gut sein (für A);sıkıntıya gelmez … er hat kein Durchhaltevermögen;şakaya gelmemek keinen Spaß verstehen;… kaça geliyor was kommt (= kostet) …?;bana pahalıya geliyor es kommt mich teuer zu stehen;tamam gelmek Schuhe z.B. gut passen;… yaşına gelmek das Alter von … Jahren erreichen;yolun sağına geliyor … befindet sich rechts vom Weg;o yerlere hiç gelmemiştim dort war ich noch nie gewesen;gelmez man darf nicht …, z.B. bu çamaşır kaynatılmaya gelmez diese Wäsche darf nicht gekocht werden;dediğime geldiniz mi? finden ( oder fanden) Sie es richtig, was ich sagte?;bana öyle geldi ki … mir schien es so;öyle geliyor ki … es scheint, dass …;… bana fazla şekerli geldi … kam mir zu süß vor;arabayla gelmek mit dem Auto usw kommen; gefahren kommen;- (me)mezlikten gelmek so tun, als ob … (+ Konjunktiv II);bilmemezlikten gelmek den Tauben, den Unwissenden spielen;-i gelip almak jemanden abholen;gelip çatmak hereinbrechen;(-e) gelip gitmek jemanden besuchen; Touren ( oder Fahrten) machen; (-den) vorbeifahren;-eceği (oder -esi) gelmek, z.B. ağlayacağım geldi ich hätte am liebsten losgeweint;Verbstamm+e+ gelmek, z.B. söyleyegeldiğimiz şarkılar Lieder, die wir schon lange singen;fam futbolcuya gel! siehe mal einer den Fußballer an!;gel(in), gelsin also, nun; los …; soll (er) doch …;gelin, bu akşam sinemaya gidelim los ( oder also), gehen wir heute abend ins Kino!;gel de, gelsin de wenn möglich, wenn du kannst usw;gel zaman git zaman nach geraumer Zeit; im Laufe der Zeit -
2 iş
iş a PHYS Arbeit f; Tätigkeit f; Angelegenheit f, Sache f; Dinge n/pl; Lage f der Dinge; fam Geschichte f; Geschäft n, besonders pl Geschäfte n/pl; Erzeugnis n, Ware f (z.B. Glaswaren usw);iş açmak fig Scherereien machen;iş alanı Arbeitsgebiet n;iş başa düşmek sich durchbeißen müssen;iş başa gelmek etwas selbst tun müssen;iş başına! an die Arbeit!;iş başına geçmek eine Arbeit übernehmen; an die Arbeit gehen; eine (gute) Position bekommen;iş başında bei der Arbeit;iş(ini) bilmek seine Sache verstehen;iş bölümü Arbeitsteilung f;iş çıkarmak viel Arbeit machen; Scherereien machen;iş değil scherzh … ist kein Meisterstück;-i iş edinmek sich (D) etwas (A) zur Aufgabe machen;-e iş etmek jemandem Scherereien machen;iş giysisi Arbeitsbekleidung f;iş göremezlik Arbeitsunfähigkeit f;iş görmek arbeiten; (zur Arbeit) taugen;-e iş göstermek jemandem Arbeit zuweisen;iş güç Erwerb m, Beschäftigung f;iş güç sahibi Erwerbstätige(r); gewerbetreibend;iş hukuku Arbeitsrecht n;iş(in) içinde iş var es steckt etwas dahinter;iş istasyonu EDV Workstation f;iş işten geçti vorbei ist vorbei;iş kazası Arbeitsunfall m;iş mi? was ist das schon …?;iş olanağı Arbeitsmöglichkeit f;iş olsun diye (wie) ein Gschaftlhuber;iş saatleri Arbeitsstunden f/pl;iş sözleşmesi Arbeitsvertrag m;iş teşviki kanunu Arbeitsförderungsgesetz n;İş ve İşçi Bulma Kurumu Arbeitsamt n (Türkei);-de iş yok von … (D) hat man nichts; (da) ist nichts dran;iş zamanı Arbeitszeit f;-i işe almak anwerben (A); einstellen;işe bak! sieh mal (einer) an!;işe girmek seinen Dienst antreten;-in işi aksi gitmek fig fam danebengehen;işi azıtmak es zu weit treiben;-in işi başından aşkın überlastet, mit Arbeit überhäuft;-in işi bitmek erledigen (A); fig erledigt sein;-in işi çıktı er hat etwas zu tun bekommen;-in -e işi düşmek: size bir işim düştü ich wende mich an Sie um Hilfe, ich habe ein Anliegen an Sie;-in işi ne? was ist er von Beruf?;-in işi olmak: işim var ich habe zu tun;işi olmayan giremez Unbefugten Zutritt verboten;işi pişirmek fig unter einer Decke stecken; ein Techtelmechtel beginnen;işin başı der springende Punkt;işin içinden çıkmak fam (damit) klarkommen, es spitzkriegen;işin mi yok nicht wichtig, (ist) nicht tragisch;-e işin ucu dokunmak den Schaden (G) haben;işin ucu bana da dokunuyor das betrifft mich auch;işin üstesinden gelmek fam hinkriegen, managen;-i işinden çıkarmak jemanden entlassen, fam rauswerfen;işinden olmak seine Stellung verlieren;(kendi) işine bak! kümmere dich um deine (eigenen) Angelegenheiten!; arbeite weiter!; mach weiter!;işine gelmek jemandem gelegen kommen;işine göre je nachdem;işten anlamak etwas von der Sache verstehen;işten almak hinauswerfen, fam rausschmeißen;işten (bile) değil kinderleicht -
3 iş
iş [iʃ] s1) Geschäft nt\işler nasıl gidiyor? wie gehen die Geschäfte?\işten atılmak ( fam) hinausfliegenbirini \işe almak jdn einstellen [o anstellen]3) (\iş günü) Werk ntbu onun \işi( dir) das ist sein Werk4) Sache f, Angelegenheit f\işin en korkunç tarafı das Schlimmste an der Sachebu iyi/kötü bir \iş das ist eine gute/schlechte Sacheo, bu \işte önemli bir rol oynuyor er spielt bei dieser Sache eine wichtige Rolle5) a. inform Job m6) ( fam) (\işine gelmek)bir şey birinin \işine gelmemek jdm passt etw nicht in den Krambu, benim hiç \işime gelmez das passt mir gar nicht7) \işi gücü yok er hat nichts zu tun\işim var ich habe zu tunyapacak hiçbir \işi yok er hat nichts zu tun8) birinin \işini bitirmek (sl) jdm den Garaus machen; ( öldürmek) jdn erledigen
См. также в других словарях:
işine gelmek — çıkarına, amacına, düşüncesine uygun olmak Yattığı yerden işine gelen kararları onaylar, hoşlanmadıklarını bozarmış. T. Halman … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilmek — nsz, ir 1) Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır. H. Taner 2) i Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak Yani kısacası … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
açılmak — nsz 1) Açma işi yapılmak veya açma işine konu olmak Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Anayasa 2) Renk koyuluğunu yitirmek Perdenin rengi açıldı. 3) Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak Ateşi düşünce hasta açıldı. 4) e… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşındırmak — i 1) Aşınma işine uğratmak 2) mec. Bir yere çok gidip gelmek Mahkeme kapılarını aşındırdı. 3) kim. Cisimlerin aşınmasına yol açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bozulmak — nsz 1) Bozma işine konu olmak Pazarlık bozulur, nişan bozulur, makine bozulur, mal bozulur. B. Felek 2) Yiyecek kokmak, yenilemeyecek duruma gelmek, ekşimek Et bozulmuş. 3) Dağılmak, bozguna uğramak Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez den… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarpılmak — nsz 1) Çarpma işine konu olmak 2) e Çarpık duruma gelmek Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru bir ihtiyardı. R. N. Güntekin 3) mec. Çalınmak, soyulmak 4) mec. Aldatılmak 5) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kırılmak — nsz 1) Kırma işine konu olmak, bir veya birçok parçaya ayrılmak 2) Bükülerek kat yeri oluşturmak 3) Savaş, bulaşıcı hastalık sebebiyle çok sayıda insan ölmek 4) e Birine karşı kırgın duruma gelmek, gücenmek, incinmek 5) Kırgınlık duymak Bana ne… … Çağatay Osmanlı Sözlük
toparlanmak — nsz 1) Toparlama işine konu olmak veya toparlama işi yapılmak 2) Para yönünden durumunu düzeltmek 3) Sağlığı düzelmek 4) Bir işi, bir hareketi yapmaya hazır duruma gelmek Can havliyle silkinip toparlanarak ve bütün bağlarından sıyrılarak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutulmak — nsz 1) Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak Bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu. E. E. Talu 2) Ay ve güneş tutulma olayına uğramak 3) Ünlü olmak, meşhur olmak 4) Tutuk duruma gelmek 5) Bir organı işleyemez olmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük